Her yönüyle şeker tehlikesi konusunu inceleyeceğiz. Son dönemlerde daha çok ön plana çıkan aşırı kilo ve hastalıkların pek çoğunun temelinde sağlıksız ve yapay besinlerle beslenme yatar. Bu noktada beslenme açısından vücuda en çok zarar veren besinlerin başında şeker gelir.
Cipsten, kolaya, meyve sularından, şekerlemelere pek çok gıda maddesinde yer alan şeker, insan vücudunda pek çok rahatsızlığın ortaya çıkışını tetikler. Yanı sıra, günümüzde meye ve sebzelerin sağlıksız koşullarda yetiştirilmesi ve hormonsal gıdaların raf ve pazarlarda boy göstermesi, bu ürünlerin genetiğinin değişmesine ve içeriğindeki şeker oranın yükselmesine neden olmuştur.
Diğer yandan doğru bilinen yanlışlarla zararsız, hatta çok sağlıklı olarak görülen pek çok besin maddesi de yüksek şeker içeriği ile vücuda zarar veren faktörler arasında öne çıkmaktadır. Yukarıda bahsi geçen şeker yönünden zengin pek çok gıda maddesi, yüksek glisemik indeks değerine sahiptir. Bu anlamda kan şekerini çok hızlı bir şekilde yükselmesine neden olurlar.
Aşırı şeker yüklenmesi doğrultusunda vücudu dengesini sağlayabilmek adına pankreastan salgılanan insülin zamanla insülin direncinin artışına neden olarak şeker hastalığının ortaya çıkışını hızlandırır. Yanı sıra kan şekerinde yaşanan ani düşüş ve yükselişler bireylerde daha sık acıkmaya ve daha fazla yemek yemeye neden olur. Devamında ise vücutta yağ oranının artması ve aşırı kilo alımına paralel olarak obeziteye ve sindirim istemi rahatsızlıkları ortaya çıkar.
Yazı İçeriği
Şekere Gerçekten ihtiyacımız Var mı?
Popüler pek çok görüş, gün içerisinde ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılaması açısından, vücudun şeker ihtiyaç duyduğunu savunsa da, son yıllarda yapılan araştırma sonuçlar ve bireylerde gözlenen değişiklikler, aslında şekerin vücut için zorunlu bir ihtiyaç olmadığını ortaya koymaktadır.
Aslında vücut basit şekerlere ihtiyaç duymaz. İhtiyaç duyulan enerjiyi karbonhidratlar aracılığıyla üretir. Karbonhidratlar vücut içerisinde glikoza dönüştürülerek vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi karşılamak amacıyla kullanılır. Bu doğrultuda enerji ihtiyacını karşılamak için basit şekerler erine kompleks yapıdaki karbonhidratların kullanılması daha doğru ve sağlıklıdır. Bu doğrultuda doğal sebze ve meyveler, süt, yoğurt, makarna, ekmek gibi ürünler enerji açısından zengin besinler arasında yer alır. Diğer yandan, tüketilen pek çok gıdanın içeriğinde zaten şeker bulunmakta olup, ek olarak şeker alınması, şeker düzeyini arttırmaktan öteye geçmez.
Şekeri hiç bilmeyen biri için şeker tüketmek bir ihtiyaç olmasa da, kuşkusuz pek çok kişi gerek alışkanlık, gerekse psikolojik olarak şeker tüketmeye ihtiyaç duyarlar. Bu şekilde mutlaka şeker tüketilmesi gerekiyorsa en ideal miktar günde en fazla 8 kesme şeker olarak tavsiye edilmektedir. Tabi bu oranlar gün içerisinde şeker oranı yüksek bal meyve, çikolata, cips ve şerbetli tatlıları tüketmeme halinde geçerlidir. Özellikle 1 kaşık bal 2 kesme şeker eşit olup, ikisinin aynı anda çok fazla tüketimi yine vücudun çok fazla şeker almasına neden olacaktır.
Şekerin Her Türlüsü Zararlı
Şekerin pek çok farklı türü vardır. Doğal pancar şekerinin işlenmiş hali olan Sofra şekeri olarak bilinen sakkaroz, meyve şekeri früktoz ve glikoz basit şekerler kategorisinde yer alır. Glikoz ve früktoz şuruplarının zararlı etkilerinin diğer şeker türlerine göre daha fazla olduğu bilinmektedir. Bisküvi, çikolata, meyveli içecekler ve şerbetli tatlılarda sıkça kullanılan früktoz (mısır şurubu) bu anlamda karaciğeri en fazla etkileyen ve insülin direncinin ortaya çıkışında en fazla öne çıkan şeker türüdür.
Araştırmalar, şekerin her türlüsünün vücut açısından pek çok zararı olduğunu göstermiştir. Yükse kalorili olması nedeniyle şişmanlatıcı bir etkiye sahip olan şeker, obezite probleminin başta gelen sebeplerinden bir tanesi olarak karşımıza çıkar. Basit şekerlerin vücuda girişi karaciğerde yağlanma, trigliseridlerin artması ve insülin direncine neden olur.
Bu doğrultuda basit şekerine obezite gelişimine doğrudan etkisi olduğunu söylemek mümkün olmaktadır. Ayrıca şekerin kimyasal içeriği de tehlike içerir. Şeker kullanımı ile hücre duvarı sertleşmeleri ve sonrasında damar sertleşmesi ve damar tıkanıklığı söz konusu olmaktadır. Yanı sıra kalp krizi, felç, beyin fonksiyonlarında yavaşlama sonucu Alzheimer ve yüksek tansiyon gibi sağlık sorunları da şeker tüketimi ile ortaya çıkmaktadır.
Meyveler Göründüğü Kadar Masum Değil
Meyveler sağlıklı ve dengeli bir beslenmenin en önemli ögeleri arasında yer alırken, pek çok diyet listesinde de sıklıkta yer alan gıda maddelerindendir. Yanı sıra kilo verme isteyen pek çok kişi de zaman zaman sadece meyve yiyerek zayıflayabileceğini ve sağlıklı bir diyet rutini devam ettirebileceğini düşünür.
Oysa meyvelerin içeriğinde de farklı miktarlarda şeker bulunur. Bu nedenle meyve tüketimini şeker miktarlarının farkında olarak belli sınırlamalar dâhilinde tüketmeye dikkat etmek gerekir. Meyveler içerdikleri şeker oranına göre az şekerli, orta şekerli ve çok şekerli meyveler olarak sınıflandırılmıştır.
Kayısı, erik, kiraz ve vişne sahip oldukları şeker düzeyine göre az şekerli meyveler grubunda yer alır. Şeftali, armut, elma ve portakal orta şekerli meyvelerdir. Muz, üzüm ve incir gibi meyveler ise çok şekerli meyveler olarak nitelendirilirken, bu meyveler aynı zamanda yüksek kalorili olmaları doğrultusunda tüketiminde aşırıya kaçılmaması gereken meyvelerdendir.
Tatlandırıcılar da Tehlike İçeriyor
Pek çok kişi şekeri zararlarının farkında olsa da şekerden vazgeçemez. Özellikle bisküvi, çikolata, şerbetli tatlılar, hamur işleri ve daha pek çok üründe şeker olmazsa olmazlar arasına yer alır. Diğer yandan şekerin eksik olmadığı maddelerden biri de çaydır. Çocukluk çağlarından itibaren birçok kişi çayı şekerli içmek gibi bir alışkanlık kazanır.
Bu alışkanlıkla beslenen bir vücut yapısında ise şekerden vazgeçmek oldukça zor olur. Gerek şekerin zararlarını azaltmak, gerekse kilo vermek amacıyla kişiler tatlandırıcılara yönelir. Tatlandırıcılar, bu anlamda şekeri tamamen kesmek isteyenlerin yaşadığı geçiş döneminde bir kurtarıcı fonksiyonu üstlenir.
Tatlandırıcılar doğal ve yapay tatlandırıcılar olarak iki gruba ayrılır. Doğal tatlandırıcılar bitki ve bitki köklerinden elde edilirler. Doğal tatlandırıcılar, şeker kadar tatlı olmasalar da, daha az kalori içermeleri doğrultusunda kullanılırlar. Doğal tatlandırıcılarının sahip olduğu moleküllerin benzerlerinin laboratuvar ortamında yapay halde sentezlenmesi ile elde edilen yapay tatlandırıcılar, neredeyse yok denecek seviyede kalori içerirler.
Ayrıca bu tatlandırıcılar çeşitlerine göre, şekerden 100 – 300 kat daha tatlıdır. Farklı içeriklere sahip bu ürünler, vücut yapısına olan kısa ve uzun vadeli etkileri nedeniyle yasal izinler doğrultusunda satışa sunulur. Aspartam, Sakkarin, Dulcin yasal izinlerle piyasada bulunan ve en sık kullanılan yapay tatlandırıcılar arasında yer almaktadır.
Şekerin olumsuz etkilerini azaltmak ve kilo vermeye yardımcı olmak için tatlandırıcı kullanımı, her ne kadar daha sağlıklı görünse de, tatlandırıcıları da dikkatli tüketmek gerekir. Özellikle yapay tatlandırıcılar, kimyasal içeriğe sahip oldukları için, zamanla vücudun genel işleyişini olumsuz etkileyebilirler.
Örneğin, yapay tatlandırıcılar arasında en çok kullanılan Sakkarinin şekerden 300 kat daha tatlıdr. yüksek dozda alınmasının kansere neden olduğu görüşü hâkimdir. Yanı sıra epitel doku değişikliklerinde de etkili olduğu savunulan sakkarinin, bebeğe geçerek vücudunda birikmesi ihtimaline karşı, hamileler tarafından kullanımı yasaklanmıştır.
Şekerden 180 kat daha fazla tatlı olma özeliğine sahip Aspartam, yüzde 10 oranında metil alkol ve yüzde 50 fenilalanin içermektedir. Bu maddelerin fazla alınması beyin için oldukça zararlıdır. Yanı sıra, yine bu tatlandırıcının da kansere yol açtığı savunulmaktadır. Yapılan araştırmalar doğrultusunda görme ve işitme bozuklukları, kas ağrıları, migren ve baş dönmesi gibi pek çok rahatsızlığın bu tatlandırıcı ile ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır.