Şişmanlık, obezite ve depresyon arasındaki ilişki nedir? Bir araştırma yazısını paylaşacağız… Aşırı kilolu olma hali (şişmanlık) ve obezite kişilerin vücut ağırlığının belirlenen standartların üzerine çıkması sonucu ortaya çıkan problemlerdir. Bu durumlar fiziksel açıdan kalp ve şeker hastalıkları, dolaşım bozuklukları, sindirim problemleri gibi pek çok rahatsızlığa neden olurlar.
Şişmanlık olarak nitelendirilen aşırı kilolu olma hali, temelde obezitenin bir alt basamağı olarak ifade edilmektedir. Vücut endeksi 25 – 29 arasında bir değerde olanlar aşırı kilolu, 30 üzerinde olan bireyler obez olarak nitelendirilir. Aşırı kilolu olan kişilerin tedavi edilmemesi, bir sonraki aşamada obeziteye neden olmaktadır.
Obezite, kişilerde fizyolojik problemlere neden olduğu kadar, psikolojik sorunlara da neden olmaktadır. Aşırı kilolu ve obez hastalarda en sık gözlenen sorunların başında depresyon gelmektedir. Bu doğrultuda uzmanların pek çoğu depresyon ile obezite arasında bir ilişkinin varlığından söz etmektedirler.
Obezite ve depresyon arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkiye dair faktörleri incelemeden önce, depresyonun ne olduğu ve belirtileri üzerinde durulması gerekir.
Depresyon ve Nedenleri
Kişiler, günlük yaşam içerisinde yaşadıkları olayları ve duygu durumlarını algılama düzeylerine göre, sıkıntı ve stres yaşarlar. Kimi zaman iş, kimi zaman ailevi ve çevresel faktörlerle bağlantılı olan bu durumlar, kimi zamanda kişinin kendi iç durumuna bağlı olarak şekillenir. Bu noktada, açığa çıkan depresyon en genel ifadeyle, bireylerin stres düzeylerinin normal düzeyin üzerinde olması ve bu doğrultuda aşırı stres ve sıkıntı yaşamaları olarak tanımlanır.
Depresyon hali yaşayan kişiler, daha öncesinde severek yaptıkları aktivitelerden keyif almamaya başlar. Kişiler normal sayılacak durumlara karşı dahi çok büyük tepkiler gösterebilir ya da önemli olaylara tepkisiz kalabilirler. Yaşadıkları duygusal boşluk durumu ve bunalım, beraberinde sürekli hüzün hali, kendini değersiz görme ve özgüven eksikliği şeklinde kendini gösterir.
Mutsuzluk, hayattan zevk alamama, isteksizlik gibi belirtilerle öne çıkan bir duygu bozukluğu olan depresyonun nedenleri arasında; kalıtsal özellikler, iş değişiklikleri, ölüm, evlilik sorunları ve kişinin kendisiyle ilgili problemleri gibi faktörler yer alır. Yaş, meslek, cinsiyet ya da sosyo kültürel ayrımı gözetmeksizin herkeste görülebilen bu durum, aynı durumda olan bir bireyde görülebilirken, diğerinde görülmeyebilir.
Depresyon, hafif şekliyle beyin fonksiyonlarının genel işleyişinde bir sorun yaratmadığından bireyler normal hayatlarına devam edebilir ve bu durumu ciddiye almazlar. Diğer yandan, duygusal açıdan öfke ve hüznün birleşimiyle kendini yansıtamayan bireylerde zamanla ileri seviyelere ulaşan depresyon, tehlikeli bir hal alacağından tedavi edilmesi gereken bir problemdir.
Depresyonun Şişmanlık ve Obeziteyle İlişkisi
Obezite ve şişmanlığın depresyonla olan ilgisi incelendiğinde, ortaya birbirini etkileyen çift yönlü bir etkileşim çıkar. İlk durumda, depresyonda olan bireylerin şişmanlık ve obezite yaşamasını içeren döngü söz konusudur. Bu kişilerin yaşadığı yoğun stres ve kendilerini kötü hissetmeleri, şeker ve yağ oranı yüksek gıdalara yönelmelerine neden olur.
Bu gıdaların kendilerini rahatlatacağını düşünürler. Sonrasında depresyona bağlı bu yeme bozukluğu kilonun artmasına neden olur. Bu döngü, özellikle erişkin bireylerde daha sık görülen bir durum olmaktadır. Diğer yönüyle obezitenin depresyonu tetiklediği de, gerçekliği savunulan bir diğer sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aşırı kilolu ve obez bireyler, gerek iç dünyaları, gerekse dış uyaranlara verdikleri tepkiler bakımından, daha hassas ve tepkileri daha yoğun olan kişilerdir. Özellikle, aşırı kilo ve obezite varlığında kişilere uygulanan zayıflama baskısı, toplumu farklı bakış açısı ve ayrımcılık yapılması sonucunda, kişilerde kendini beğenmeme ve güvensizlik duygusu açığa çıkar. Bu durum, kilo problemi nedeniyle yoğun bir stres ve sıkıntı yaşamalarına neden olurken, depresyonun ortaya çıkmasına da zemin hazırlar.
Obezite ve depresyon arasındaki ilişki çift yönlü olarak kabul edilmektedir. Bu durum, aynı zamanda bir kısır döngü çerçevesinde ilerler. Diğer bir deyişle, bu iki kavramdan birinin ortaya çıkışı diğerinin nedenini oluştururken, zamanla bu iki durum tekrarlayan bir hale dönüşür.
Aşırı kilolu ve obez olan bireyler depresyona yakalandığında, yaşadıkları stres ve kaygı durumundan kurtulmak içi daha fazla yemek yeme isteği duyarlar. Bu durum obezitenin ilerlemesini arttırır. İlerleyen kilo sonucu fiziksel ve psikolojik sıkıntıların artışı ise, bu doğrultuda, depresyonun ileri evrelere ulaşmasına neden olur.
Son dönemlerde ergen ve genç erişkinlerde sıkça görülen obezite – depresyon ilişkisinin varlığı, obezite ile depresyon arasındaki ilişkinin var olduğunu gösterir niteliktedir. Özellikle sosyal hayattan izole bir yaşam içerisinde olan bu kişiler, kendine güven eksikliğinin yanı sıra çekingen ve depresif bir ruh haline sahip bir psikolojiye sahiptirler.
Bu psikolojiye ek olarak, sağlıksız ve düzensiz beslenme alışkanlığı ve fiziksel aktivitelerin yok denecek seviyede azalması ile aşırı kilolu ve obez gençlerin sayısı büyük oranda artmaktadır. Bu durum bize depresyon ve obezitenin yan faktörlerle bağlantılı olarak ilerlediğini gösteren bir kanıt olmaktadır.
Obezite ve Depresyon İlişkisinin Toplumsal Yönü
Obezite ve depresyon arasındaki bağlantının ortaya çıkışında pek çok faktör etkili olmaktadır. Bu faktörlerden biri de toplumsal baskı olarak kendini gösterir. Genel anlamda, toplum, aşırı kilolu ve obez kişilere fiziksel görünümlerini işaret ederek dolaylı yoldan yansımalı ayrımcılık göstermektedir. Bu doğrultuda bu ayrımcılığa maruz kalan bireyler fiziksel görünümlerinden dolayı depresyon yaşayabilmektedirler.
Aşırı kilolu ve obez bireylere karşı yapılan toplumsal baskı kimi zaman sosyal ilişkilerde, kimi zaman işe alma süreçleri ve evlilik gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu duruma paralel olarak kişiler uğradıkları ayrımcılık sonucu daha çok içlerine kapanmakta ve yoğun bir mutsuzluk hali yaşamaktadırlar. Devamında ise motivasyonlarını kaybeden bireyler, yoğun bir tükenmişlik duygusu ile depresyon yaşamaktadırlar.
Toplumsal baskının depresyon gelişimine olan etkisi iki yönlü gerçekleşmektedir. Bu anlamda, aşırı kilolu bireylerin yaşadığı baskı depresyonu tetiklerken, bu depresyon durumu, aşırı yeme ihtiyacı yaratarak, obezitenin derecesini arttırmaktadır.
Araştırma Sonuçlarına Göre Şişmanlık, Obezite ve Depresyon
Gerek depresyon, gerekse şişmanlık ve obezite, toplum açısından bireylerde hayati tehlike oluşturabilecek ciddi sorunlara yol açan rahatsızlıklardır. Bu açıdan tedavi gerektirirler. Bu gereklilik kapsamında, var olan ilişkinin boyutları ve aradaki ilişki düzeyinin tespit edilmesi amacıyla yapılan çalışmalarda, bu mekanizmayı oluşturan farklı faktörlerin değerlendirmesi yapılmıştır.
Bu faktörler arasında kişinin melankolik halde bulunma eğilimi, asosyal olma, mevcut psikolojik diğer rahatsızlıklar gibi bir potansiyele sahip olup olmadığı, ilaç kullanımları, fiziksel aktiviteye eğilimleri ve beslenme alışkanlıkları yer almaktadır.
Araştırma sonuçları farklı yaş, cinsiyet ve vücut ağırlığına sahip bireyler üzerinden elde edilen istatiksel sonuçların bir göstergesidir. Bu anlamda, riskin belli bir grup dâhilinde değil, tüm hastalar açısından büyük risk oluşturduğuna işaret etmektedir.
Bu yönde yapılan araştırmalar, depresyon ve obezite arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bu araştırmalarda iki durumun birbirini tetiklediği görülürken. Depresyona bağlı obezite riskinin tam terci duruma göre %5’ lik bir oranda daha fazla görülmesi çıkan sonuçlar arasındadır.
Bunun yanı sıra, aşırı kilo ve obez bireylerin depresyona yakalanma haliyle ilgili yapılan incelemelerden çıkan sonuçlar, obezite ve depresyon arasındaki ilişkinin, aşırı kilo haline göre çok daha güçlü olduğunu ortaya koymaktadır. Ek olarak, obez bireylerde ciddi psikiyatrik problemlerin ortaya çıkışının aşırı kilolu kişilere göre daha fazla risk içerdiği de öne çıkan çarpıcı sonuçlar arasında yer almaktadır.
Depresyon ve obezite arasında çift yönlü bir ilişki olabileceği savunulmakta olup, bu doğrultuda aşırı kilolu ve obez bireylerin yer aldığı her iki grubunda ruh halinin izlenmesi gerekir. Bu izleme sonucunda bireylerin yaşadığı yükler azaltılabilirken, aynı zamanda olası risklerin önlenmesi, risk durumunda da erken teşhis ve tedavi süreçlerinin daha etkin yürütebilmesi söz konusu olmaktadır.
Diğer yandan, aşırı kilolu ve obez bireylerin tedavi süreçlerinde depresyon varlığının değerlendirilmesi ve tedavi süreçlerinde depresyon tedavisiyle eş zamanlı çalışmalar yürütülmesi gerekir. Kişilerin hem fiziksel hem de psikolojik yönden iyileşmelerini sağlayacaktır.
Kaynak: http://archpsyc.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=210608