Bir insan hayatı boyunca birçok şey inşaa edebilir. Bir vücudu, bir evi, sıfırdan bir işi, bir kişiyi, en önemliside insan kendisini inşaa eder. Kendini inşaa ederken neden imar projene giren insanları kaçak inşaat malzemesi gibi ucuz yoldan seçtin? Çimento su ile karılmadan malaya yapışmaz iken, sen halka bile mâl olmamış insanları; koca göbeğini karantina altına aldıklarında, taktıkları kırmızı şeriti üstlerine doğru çek, gerekirse mumyala!
Anubis ölülerin koruyucusu olup insanları dışarıya karşı kötülüklerden korurken bende seni dışarıya atman gereken kötülüklerden koruyan baş elçin olacağım. O zaman bu insanları hayatından alan dışı etmenin zamanı geldiğini düşünmüyor musun?
Decartes’in de dediği gibi: “Düşünüyorum o halde varım!”. Ben de düşünüyorum ki; “başka insanlar için varsın!”. Kendini inşaa ederken hiç bir malzemeden çalmadan, özenerek domino taşı gibi vücuduna bir bir emek taşlarını dizdin. Sonra ne oldu? Karşıda kendisini taş fırın erkeği sanan oysaki fırıncı olsa, ocağın altına yakılması için yağ tulumu olarak bile işlev görmeyecek taş kafalı insanların mutluluğu için yaşar oldun. Çünkü o senin “BEYİN!”. Yeri geldiğinde senden beyin soğancığını çıkartıp yemeğe atmanı isteyen adam olacağı zamanda gelecek.. Ama o zamana gelmeden önce neler yaptın gel bir bakalım.. ?
Kendi inşaatını yapmaya başlarken dışardan yargıyla bakan insanların mı yoksa kendi terazine mi inandın? Hangisinin onu yapma bunu yap sen onu başaramazsın dediğine inandın? İnanmadın.. Çünkü kendinin mimarı, işçisi, müteahhitide sendin. Sonra ne oldu? Amele gibi geceni gündüzüne kattığın vücudunu şekle soktun. Tam boyayı yapacaktın ki.. Tak kapı çaldı.. “Kim o? ” demeye kalmadan hayatına inşaa edeceğin evin sahibi geldi.
Borsanın düşüşüne mi üzüleyim yoksa senin daha hiç çıkamadığın zirveden düşmene mi? Herkes hayatta terfi alırken seninkisi; kendi evinde birden kiracıya dönme ve hayatına giren kişininde ev sahibi olması yönünde değişti. Biz buna psikolojide regsesyon, halk diliyle geriye dönüş köleliği diyoruz!
Bir anda domino taşını yanlış yere yerleştirdin ve amelenin kafasına çimentoyu düşürdün. İşçi kasketsiz gezerken cahil oluyorsa peki sen ne oluyorsun? Sadece vücudunun %2’sini taşıyan beynin yerine alışveriş poşeti mi taşıyorsun? Onun istekleri doğrultusunda yaşamaya başladıktan sonra ikinizin şarkısı olan ekmeğe tuz banar gibi sözleri yerini, yemeğin pişmesini beklerken yediği ekmek arası tuz almaya başlar. Doğru ya siz aşk kırıntısıyla doyma vaadleriyle evlenmiştiniz. Her evlilikte olmasa bile senin evlilik inşaatına çoktan mühürü vuran adam birde inşaatına kaçak kat çıkıp onun isteklerine göre yaşar hale getirdi seni. Hani gönlüne salıncak kurup oturtacaktı? Hani senden çocukları olsun istiyordu, tahtına onları oturtturacaktı ya sen bu saatten sonra 5 dakika yerine oturursan, fasulye kır, pirinç ayıkla sana yine rahat yok..
Bir zamanlar koşmaktan, ağırlık kaldırmaktan, spor yapmaktan acıyan vücudunun yerini vicdan acısı almaya başlar.. Şimdi kafana istediğin kadar işçi kasketini tak. Bir kere elinden gittikten sonra geri gelecek mi? Yutkunarak “hayır” dediğini duyar gibiyim…
Artık başkasının mutluluğu için kendinden fedakarlık etme değil, kendin için bu zamana kadar yapmadıklarından fedakarlık etme vakti geldi. Vücudumuzda her zaman büyüyen tek organ olan burnuna iyi bir şey yap ve artık yemek kokusu yerine doğayı kokla.. Nasıl mı? En yakın çöp konteynırına kocanı at ve üstüne “geri dönüşümü yoktur” yaz. Hayali bile sen gülümserken 17 kasını çalıştırmana sebep olduysa yapmış kadar olduğunu varsayıyorum. Temeli sağlam olmayan her iş ve ilişkinin gideceği tek yer maloz çöplüğü, senin gideceğin tek yer ha-va-ala-nı sana lazım değil yeni koca adayı eşliğinde yeni hayatının kapılarını sana sunuyorum. Yeni bir hayata başlamak için karanlıktan aydınlığa geçmenin saatini mi sayıyorsun? Karanlığı aydınlığa çevirmek için cevher olacak ışığa gerek yok. Zekaya gerek var…
Saygılarımla…
Cansu CENİK